logo

Tonyukuk by:

May 15 2017
blog

Uzak Mescit

Mescid-i Aksa denilince, hep bir manevi tarihsel bir görüntü gelir insanın kalbiden hissederek gözünün önüne. Bu his kutsal değer olmasındandır. Dinler tarihi boyunca en değerli ve en karışık coğrafyanında adıdır Kudüs ve Mescid-i Aksa. Bugün bizim FİLİSTİN olarak kabul ettiğimiz Kudüs ve bu topraklar, büyük tarihimizin milli ve manevi değerlerimiz tarihe not düşmüş mücadelesinin hala canlı tutulduğu bölgelerdir, şimdi bu yalnız ve sahipsiz acısı sürekli kanayan bir durumda. Bu bölgeye duyarsız olmamız bizim kendi geçmişimizi ve maneviyatımızı inkar etmek gibi bir anlam alır. Mescid-i Aksa bir dinler tarihidir. Bu özelliği ile dinler arası bütün olayların şahididir. Aksa kelimesinin Türkçe karşılığı en uzak demektir. Mekke’ye olan uzaklığından dolayı bu adı almıştır. Morya denilen bir küçük tepe üzerinde kurulmuş olan bu mabet, Müslümanların en önemli kutsal mekanlarından biridir ve Müslümanların ilk kıblesi olarak kabul edilir. Kubbet-üs-Sahra, Kıble Mescidi ve sayısı iki yüze ulaşan birçok esere sahiplik eder. Kubbet-üs Sahra’nın üzerine kurulduğu kaya bu tepenin en yüksek noktası olarak kabul edilir. Tarihsel geçmiş olarak, Hz.Adem döneminden sonra, Mescid-i Aksa’yla ilgili tarihi bilgiler giderek daha az bilgiye ulaşılmaktadır. Tarihi verilere göre Kudüs şehrine gelerek yerleşen ilk topluluk Yebusiler’dir (M.Ö. 3000-1550). Yebusiler Kudüs şehrini inşa etmiş ve bu şehre Yebus adını vermişlerdir. Bazı araştırmacılara göre Yebusilerin eserlerinin kalıntıları Mescid-i Aksa’yı çevreleyen surlarda hala bulunmaktadır. Harem-i Şerif yapılarının içerisinde Hz. Süleyman mabedinden kalan batı duvarına bitişik olan dörtgen şeklindeki bu cami, M.S. 638 yılında Hz. Ömer (r.a) döneminde Kudüs fethedildikten sonra inşa edilmiştir .Mescid-i Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletilmiştir. Mescid-i Aksa Kur’ân-ı Kerîm’de şu şekilde geçer: Kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan (Mekke’den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya (Kudüs’e) götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür. Hz.Muhammed ise Mescid-i Aksa hakkında şöyle demiştir: Yolculuk ancak şu üç Mescid’den birine olur: Benim şu mescidime (Mescid-i Nebevî), Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksa’ya.Bu hadis etrafında Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevî ve Kâbe ile birlikte üç harem bölgesinden biri olarak kabul edildiği için Harem-i Şerif adını da alır. Günümüzde birçok kişi tarafından Mescid-i Aksa olduğu sanılan yapı ise, aslında gerçek Mescid-i Aksa’nın hemen yakınında yer alan Kubbet-üs Sahra’dır.

Mescid-i Aksa’yı Yahudiler de kutsal kabul etmekte ve bu bölgeye Hz.Süleyman’ın inşa ettiği tapınağa nispetle Tapınak Tepesi adını vermektedirler. Burayı Tapınak bölgesi olarak gördükleri için, birçok radikal Yahudi grup aynı bölgede yeniden Süleyman Tapınağını inşa etmek üzere kurumsal çabalar içerisine girmiştir. Bu çabaların bir parçası olarak İsrail Devleti, Mescid-i Aksa’nın altında, tapınağın kalıntılarını bulmayı amaçlayan arkeolojik kazılara girişmiştir. Yahudilerin, dünyayı yönetmenin Hz. Süleyman heykelini bulmakla mümkün olabileceğine inananırlar, 1967’den beri Yahudilerin, Mescid-i Aksa’nın altını kazmaya devam etmelerine rağmen bir şey bulamadılar. Şu an Mescid-i Aksa’nın altına kazılan tünellere girdiğinizde orada İsrail karakolları, kiliseler, kütüphaneler, ibadethaneler bulunmaktadır. Açılan tünellere büyük araçlar, iş makineleri girebilmektedir. Allah korusun Mescid-i Aksa, açılan tünellerden dolayı çökme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Şu anda bir kolon veya direk yoktur. Mescid-i Aksa’nın altına kadar tünel açtılar, turistlerin ziyaret etmesi için açılmıştır. Şehrin doğusundan girenler batısından çıkabiliyorlar. Şu anda ısrarla Hz.Süleyman heykeline veya ona götürecek bir esere, delile rastlayamadılar, aramaya devam etmektedirler. İşte bütün bu gerçekler ışığında bu bölgede hep bir çatışma hep bir sorun olmuştur. Büyük emellerine ulaşmak isteyen kabalacı Yahudiler İngilizler himayesinde tekrar Osmanlı imparatorluğunun yıkılışından sonra buraya çeşitli Yahudi aileleri taşıyarak yerleştirildiler ve bir İsrail devleti kurdurdular . Bu tarih itibari ile zaten sorunlu olan bölge israil’in yayılımcı ve başka kimseyi tanımaz işgalci ve acımasız hareketleri dahada fazlalaşarak arttı .Dünya üzerinde ekonomik olarak hegomanyası olan Yahudilerin büyük çabaları ile güçlenen İsrail devleti Filistin’in büyük bölümünü işgal etti ve sonunda Kudüs içindeki kutsal mabetlere tamamen saldırdı. Arap dünyasının yalnız bıraktığı ve Osmanlı sonrası dönemde sahipsiz kalan Filistin halkı ve Kudüs büyük bir işgali yaşamaktadır bu zamanlarda. Mescid-i Aksa’nın çevresi başta, Kudüs, sonra diğer işgal edilen yerler Filistin topraklarıdır. 5 Ekim 2009 tarihinden itibaren İsrail Mescid-i Aksa’ya girişi engellemiştir.Her geçen gün sertleşen bit tavırla Müslümanları yıldırarak bu bölgeyi tamamen elde etme savaşını vermektedir İsrail eşit olmayan koşullarda.

Gerçek şudur ki; İslam topraklarının bir bütün, Müslümanların ise kardeştir. Filistin davasının sadece Filistinlilerin değil bütün Müslümanların davası olduğunu ve Müslümanların bu davayla ilgilenmeleri gerekmektedir, Filistin halkı canları alınsa bile teslim olmayacakları, Mescid-i Aksa’yı teslim etmeyeceklerini bildirmektedir .Son olanlardan sonra birde Cuma namazı yasağı artık İsrail’in tamamen şirazeden çıktığını gösteriyor.Sorunun çözümünün konuyu Müslümanlara ve dünya kamoyuna anlatmak ve yaymakla mümkündür. Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yer Yahudilere görede en mukaddes, en değerli bölgedir. Yahudiler, Filistin bölgesinde ne kadar hak iddia etseler de bu gerçeği yansıtmaz, onların böyle bir hakları yoktur. Bütün Müslümanların Kudüs üzerinde hakları vardır. Kudüs Mescid-i Aksa arasında kuvvetli bir bağ vardır. Kudüs ve Filistin topraklarında mahşer kurulacak ve insanların dirilip toplanacağı yer olacaktır. Özellikle belirtmeliyim ki bu bölge Türk Müslüman halkı içinde çok kıymetli ve değerlidir. Türk Milleti bu kutsal bölgelere her zaman bu değeri vermiş ve Filistin meselesine sonsuz sahip çıkmıştır. Atalarının durduğu yerde durmaya devam etmektedir bütün olumsuz davranışlara rağmen. Ayrıca siyasi olarak gelecek yıllarda burada ki İsrail devletinin yaratacağı uzun vadeli hesaplarına da bu vesile ile bir çözüm üretilebilir.


Kahraman Karaman

YORUM YAPIN

Gönder